DSM-5’de yerini alan yeni otizm spektrum bozukluğu tanısı :
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (YGB) terimi; toplumsal etkileşim, duygusal karşılıklılık, sözel ve sözel olmayan iletişim ve sembolik oyun alanlarında varolan güçlüklerle karakterize bir grup bozukluğu kapsayan şemsiye bir terimdir. Bu grupta yer alan otistik bozukluk, Asperger sendromu ve başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk (YGB-BTA) tanıları; sosyal etkileşim, iletişim ve sınırlı ve tekrarlayıcı davranışlar olmak üzere üç alanda hafiften ağıra değişen düzeylerde yetersizlik ve bozulmanın görüldüğü durumları tanımlar.Belirtilen alanlardaki gelişimsel sapmanın ve olağandışı işlevselliğin daha ağır olduğu durumlar otistik bozukluk; bilişsel ve dil gelişiminde gecikmenin olmadığı daha hafif formlar ise Asperger sendromu olarak adlandırılmaktadır. Otistik bozukluk ya da Asperger sendromu belirtilerinden bazılarını taşıyan ama tüm tanı kriterlerini karşılamayan ya da belirtileri çok hafif düzeyde olan bireyler ise YGB-BTA tanısı almaktadırlar. YGB çatısı altında yer alan ve daha nadir görülen diğer iki bozukluk olan Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu (ÇDB) ve Rett Sendromu ise; normal bir gelişim dönemini takiben, edinilmiş becerilerin yitirildiği ve toplumsal etkileşimde ciddi bir bozulmanın ortaya çıktığı daha ağır tablolara işaret etmektedir.
Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) yönetim kurulu Aralık 2012’te toplanarak, DSM-5 için tasarladığı yeni otizm tanı ölçütlerini onaylamıştır. Bu tanı ölçütlerinin en son ve kesin halini Mayıs 2013’te görecek olsak da, görüş ve eleştiriler için kamuoyuna açıklanan taslağa dayanarak DSM-5’de karşımıza çıkacak olası değişiklikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- YGB terimi altında toplanan otistik bozukluk, Asperger sendromu, ÇDB ve YGB-BTA tanı kategorileri; “Otizm Spektrum Bozukluğu” tanısı altında birleştirilecektir. Rett Sendromu, genetik altyapısı nedeniyle bu tanıya dahil edilmeyecektir.
- Otizm spektrum bozukluğu tanısı alan bireyler arasında, bozukluğun yol açtığı zorluklar nedeniyle ihtiyaç duyulan desteğin düzeyine bağlı olarak derecelendirme yapılacaktır.
- Otizm spektrum bozukluğu belirtilerinin kümelendiği alanların sayısı üçten ikiye indirilecektir. “Sınırlı ve yineleyici ilgi, davranış ve etkinlikler” alanı varlığını korurken, toplumsal etkileşim ve dil alanları “sosyal etkileşim/iletişim eksiklikleri” adı altında birleştirilecektir.
- Otizm spektrum bozukluğu tanısı için “sosyal etkileşim/iletişim eksiklikleri” alanındaki üç ölçütten üçünün; “sınırlı ve yineleyici ilgi, davranış ve etkinlikler” alanındaki dört ölçütten en az ikisinin karşılanması gerekecektir.
- “Sınırlı ve yineleyici ilgi, davranış ve etkinlikler” alanına duyusal uyaranlara karşı aşırı ya da yetersiz tepki gösterme ve duyusal uyaranlarla olağandışı biçimlerde ilgilenme ölçütü eklenecektir.
- Belirtilerin erken çocukluk döneminde ortaya çıkma zorunluluğu hala geçerli olmasına karşın, çevreden gelen sosyal taleplerin kişinin sınırlı kapasitesini aştığı daha geç dönemlere kadar belirtilerin tam anlamıyla fark edilememe ihtimali de not düşülecektir.
Otizm Spektrum Bozukluğunun Şiddeti
Otizm spektrum bozukluğunun şiddetinin, her bireyin sahip olduğu güçlü ve zayıf yanlar göz önünde bulundurularak derecelendirilmesi; daha önce bahsedildiği gibi DSM-5’in hazırlık sürecine damgasını vuran boyutsal yaklaşımın yansımalarından biridir. DSM-5 taslağına göre otizm spektrum bozukluğunun şiddeti; desteğe, önemli miktarda desteğe ve çok önemli miktarda desteğe ihtiyaç duyan bireyler arasında bir ayrım yapılarak üç düzeyde değerlendirilecektir. Buna göre, otizm spektrum bozukluğunun şiddet düzeyi; 1 (hafif), 2 (orta) ya da 3 (ağır) olarak belirlenecektir. Böylesi bir boyutsal yaklaşımın, tanı ölçütlerinin duyarlılığını ve özgüllüğünü arttırması beklenmektedir. Böylece, klinisyenlerin benzer davranış örüntülerine sahip kişileri, tutarsız biçimlerde kullanılabilecek genel terimlerle adlandırmak yerine, bireysel farklılıkları da gözeterek daha kesin bir şekilde tanılayacağı umulmaktadır.
DSM-IV-TR’de tanı ölçütlerinin kümelendiği “toplumsal etkileşim” ve “iletişim” alanlarının, DSM-5’te “sosyal etkileşim/iletişim eksiklikleri” adı altında birleştirilmesi yerinde bir değişiklik olarak değerlendirilmektedir.Toplumsal etkileşim ve dil, birbiriyle sürekli etkileşim halinde olan gelişim alanlarıdır ve pek çok davranış örüntüsü her iki alana da dahil edilebilecek karmaşıklığa sahiptir. Ayrıca, “sınırlı ve yineleyici ilgi, davranış ve etkinlikler” alanına duyusal sorunların ayrı bir madde halinde eklenmesinin, otizmli bireylerin olağandışı duyusal deneyimlerini daha iyi kapsayacağı ve yansıtacağı düşünülmektedir.Araştırmalar, duyusal uyaranlara gösterilen olağandışı tepkilerin, yaş ve IQ düzeyinden bağımsız olarak otizmli bireyleri tipik gelişim Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar -Current Approaches in Psychiatry 133 DSM-5ve Otizm Spektrum Bozukluğu gösteren yaşıtlarından ayıran en belirgin özelliklerden biri olduğunu göstermektedir.[10,19,20] Ayrıca, otizm belirtilerinin erken çocukluk döneminde başlaması zorunluluğuna karşın, otistik özelliklerin sosyal desteğin azaldığı ve çevreden gelen beklentilerin arttığı daha geç dönemlerde de ayırt edilebileceğine dair değişiklik de yerinde bulunmaktadır. Böylece, bebeklik ve yürüme dönemlerinde de otizm belirtilerine sahip olmasına rağmen, atipik gelişim gösterdiği ancak okul öncesi eğitim kurumlarına başladığında belirgin hale gelen ve bu dönemde tanı alan çocukların durumu açıklık kazanacaktır.
KAYNAKÇA : Torlamış Özkaya, Banu (2013) Yaygın Gelişimsel Bozukluklardan Otizm Spektrum Bozukluğuna Geçiş: DSM-V’de Karşımıza Çıkacak Değişiklikler, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar ,Cilt 5 , Sayı 2 , Oca 2013 , Sayfalar 127 – 139